9 Ekim 2013 Çarşamba

Üçüncüsü

Bu yazıları yazarken sanırım aklıma hiç gelmeyen hissiyatlar içine düşmeye başlıyorum, yıllar geçiyor, tabii biz de artık orta yaş denilen Bermuda Şeytan Üçgeni'ne adım adım ilerliyoruz, sanki senin gemini kaçıran korsan gibi hissediyorum. Hesapta yoktu bu Elif, doğum günü dediğin şey her zaman güzel olurdu, bir yıl daha geçti gibi saçma sorular aklımızı bulandırmazdı, ne yapalım o zaman biz de bin tane kutlayalım her ay bir tane olmak üzere, üstesinden gelmiş oluruz böylece.

İlk bakışta, bulunduğun son aşama sebebiyle kötü bir yıl geçirdiğin izlenimine kapılmış olabilirsin ancak ben gayet güzel bir yılı geride bıraktığını düşünüyorum. Hiçbir şey olmasa, geçen yazıya bakınca, en azından biz bir şeylerde olumlu aşama kaydetmişiz. Bunun dışında iş hayatında ilk seneni geride bırakıyorsun, ilk sene en zorudur ve üstelik sen bunu içinde bulunmaktan keyif almadığın bir yerde tamamlama olgunluğunu göstererek oldukça zor ama bir o kadar da önemli bir şeyi başarıyorsun. Daha iyilerini, hakettiklerini ilerleyen günlerde bulacaksın zaten, bunun için kendine dert edindiğin kadar üzülmene gerek yok. Özel hayatında sanırım istediklerini tam olarak bulamadın ancak bunu tam olarak bulduğun sene "işte o sene" diyeceğin sene olacak zaten, her sene kusursuz olmaz değil mi ne de olsa. Yeni bir şehirde, yeni bir hayatı bence istediğine yakın bir şekilde kurduğun gerçeğini unutma.

Bu yılın senin için daha iyi geçeceğini hissediyorum. Öncelikle istediğin işe ve ev hayatına kavuşmanı, ardından da senin için "o" olacak kişiyi bulmanı diliyorum. Ardından dediğime bakma aynı anda da olur, önce o da olsa olur, olacak olduktan sonra her türlü olur.

Senin için yukarıda olmasını ümit ettiğim dilekler umarım gerçekleşir, ancak senin için en büyük dileğim hayatında ne olursa olsun mutlu olman. Bu ilk bakışta herkes için dilenen en temel istek olabilir, zaten mutlu yıllar derler doğum günlerinde değil mi, aslına bakarsan senin özelinde durum değişiyor. Ciddi anlamda mutlu olman senin için en önemli şey. Sen cıvıl cıvıl yapınla, olaylara, kişilere getirdiğin o güzel enerjiyle tam olarak sen oluyorsun. Bu sene sende gördüğüm, beni de üzen asıl konu o pozitif, enerjik, hayat dolu halini zaman zaman ve giderek daha da fazla zamana yayılan bir şekilde kaybetmen. Yazının girişinde yaptığım orta yaş muhabbeti bir yana, daha bir şey görmedik hayatta ve senin şimdiden yelkenleri indirmen beni huzursuz ediyor.

Zamanında bir düşünür, arkadaşları ona naber len Konfüçyüs diyorlarmış, " Pek çokları mutluluğu insandan daha yüksekte ararlar, bazıları da daha da alçakta; ama mutluluk insanın boyu hizasındadır."* diye bir söz etmiş. Mutluluk insandadır ve mutluluğun insan silüetine bürünebileceği en güzel hallerden biri sensin, bunun farkında ol, bunu kaybetme sakın. Ben hayatımda beni mutlu edebilecek şeylere baktığımda, Konfüçyüs'ün dediği gibi genellikle yükseklere bakıyorum ama aradığımı bulamıyorum. Mutluluğun insanda olduğu aklıma geldiğinde ise evet doğruyu yapıp o zaman insanlara bakıyorum ve bana bunu en fazla verebilenlerden birisinin sen olduğunu görüyorum. Bu durumun sadece benim için değil, hayatında senin olduğun bir çok kişi için de benzer olduğuna adım gibi eminim.

Sen kendinin, içindekinin kıymetini bil, onları sakın kaybetme, gerisinin bir önemi olmadığını göreceksin zamanla. Hayata tekrar kendine has "Elif" pencerenden bakabildiğin, kendine güveninden şüphe duymadığın bir yıl olmasını istiyorum, seni seviyorum, en güzel yıllar senin olsun diyorum.

* Rivayetlere göre Konfüçyüs bu sözü bir dost meclisinde, elinde çaydanlıkla gelen ev sahibini görüp, bardağının dibinde kalan çayı hızlı bir şekilde çektiği sırada söylemiştir. Aynı zamanda başka bir söylenti de, Konfüçyüs'ün daha küçük yaşta parlamasına neden olan bu sözü, annesinin sürekli kendisini terlikle dövmesinden yola çıkarak, annesinin terliği kendisine isabet ettirdiğinde mutlu olduğunu görmesiyle bu çıkarıma ulaştığıdır.

9 Ekim 2012 Salı

İkincisi

Yeni yaşın hayırlı uğurlu olsun öncelikle, böyle bir giriş yapmamın sebebi, doğum gününün tarihi dolayısıyla genellikle belirsizliklere pek alışık olmaman- ne bileyim bir sınav, iş, kabul sonucu vs. beklemek için çok uygun bir tarih değil Ekim, ancak sanırsam içinde bulunduğun şartlar dolayısıyla bu sene biraz daha belirsiz bir doğum günü geçirmektesin, ya da ne bileyim belki o belirsizlik kalkmıştır ben bilmiyorumdur.

Bu blogda belirttiğim üzere, geleceği görme konusunda fena değilmişim sanırım, seninle konuşmuyor bile olsak ben burada yazımı yazacağımı demiştim, şimdi de çok da farklı olmayan bir durumda olmamıza rağmen ben dediğimi yapıyorum.

Çok fazla detaya inecek durumda değilim, senin şu an nerede, hangi ruh halinde, kimlerle, içinde nasıl hayaller ve isteklerle olduğun konusunda pek bir fikrim bulunmamakta. Dolayısıyla sana bir tavsiye de ya da görüşte ya da manen bir destekte bulunabilecek şeyler yazamıyorum, kusuruma bakma, biliyorsun yapmacık cümleleri sevmem.

Sana hayallerinin peşinde koşamayan biri olarak söyleyebileceğim tek şey, ne yap et, ihtimalleri sıfıra yakınsa bile hayallerinin peşinde koş. Bu yaşayacağın şehir, yapacağın iş, beraber olmak istediğin bir sevgili, kısacası her şey olabilir. Hayallerindeki kompozisyonun içinde her ne öğe var ise, küçük büyük ayırt etmeden, mümkünse hepsine, değilse maksimumuna ulaşmaya çalış, herhangi birisinden feragat etmeye başlarsan tek tek hepsini kaybediyorsun zaten.

Bu sıralar bol şansa ihtiyacın olduğunu sezinlemekteyim, o yüzden en çok şans diliyorum bu yaşında sana.

Adetten olarak geçtiğimiz seneyi ikimiz açısından özetlersek

- İlk olarak ben boşa söz vermem, tatil lafımı havada bırakmadım, güzel günler geçirdik bence, teşekkür ederim bu sebeple sana.

- Yıllarca reddettiğimiz, kesinlikle olmaz dediğimiz konuma geldik seninle, burada yorumlayacak halim yok bu konuyu, olacağı varmış deyip geçeceğiz hayat boyu zaten.

- Daha sonrası yok zaten, 3.maymuna da gerek yok, 2 maymunu oynamanın kendimizi kandırmaktan farkı yok. Senin ve benim kişiliğimizi, karakterimizi tartışmanın, geldiğimiz yerin sebepleri konuşmanın da manası yok, ikimiz de bunun beyhude olduğunu biliyoruz.

Bu senelik bu kadar.
Hayallerinin gerçek olmasını diliyorum.

8 Ekim 2011 Cumartesi

İlki


Evet Elif Ezel, bu ilk yazı.
Açıkçası bu olay için çok düşünmedim, uzaktasın zaten, bir yazı yazarım yollarım demiştim, sonra he ya bu iş iyiymiş, her sene aynısını yapayım dedim. Biliyorsun geleneksel ve sabit bir adamım, bu da benim tarzıma çok uygun(bu arada, sanırım bir tarzım olduğundan birine ilk kez bahsediyorum).
Neyse, gelelim konuya. Çok kıyak bir yıl geçirdiğini düşünüyorum. Gezmelerdesin, tozmalardasın. Bir yandan da hedeflediğin üzere kariyer yolunu da yapıyorsun, Allah nazardan saklasın. Mutluyum, keyfim yerinde de diyorsun, ne güzel, ne problem, no problem o zaman.
Seninle aramızdaki buzları erittiğimiz bir sene olarak da hatırlayabilirsin bu seneyi, tabi biraz hafızayı zorlayıp hatırlamak istersen. Biz seninle durmadan görüşen insanlar değiliz Elif, ama sende böyle bir algı var, bu sebeple hafızayı zorlarsan diyorum.
Fazla deli dolu tavırlarına karşı, artık daha sakinim, daha anlayışlıyım, ne yapıyorsan yap, hayat senin, kasma kendini. Bak bunları 2-3 yıl önce söylemezdim. Ne bileyim belki de özlediğimden böyle diyorum bilmiyorum.
Yine de genel olarak ben sana ters davranırım biliyorsun ama bunun altında yatan sana terslik yapmak ya da seni yargılamak değil. Şımarık mizacından dolayı böyle yapıyorum, yanlış anlama ve alınma kesinlikle. Bir de seni pohpohlasam, tutamam artık ondan sonra seni, frene basıyorum anlayacağın:) Ancak, yine de daha ılımlı davranışlarda bulunmaya başladım ve devam edeceğim, tersim pistir ama unutma yine de(ben zaten tersi pis olmayan görmedim ya neyse).
Geçen yılın notları:
-Hayatının en güzel yılıydı belki de.
-İlk İstanbul'a gelişinde beni aramadın
-İkinci gelişte beraber takıldık (Ne kadar tutarsız bir insansın gör diye not düşüyorum bunları, sonra inkar edeceğini biliyorum nasılsa)
-Aramızdaki mesafe artsa da, asıl mesafemiz azaldı.
-Seninle bir tatil planı yaptık.Bu tatil, bu yazıdan sonra gerçekleşecek olsa da, planlar bu yazıdan önce yapıldı.
-İsveç'e indiğimde "the person you have called..." gibi bir ses duymaktan hala korkuyorum ne yalan söyleyeyim.
-Unutmadan, bana hayatımdaki ilk international arkadaşlarla tanışma fırsatını verdiğin için teşekkürler.
İlk yazı olduğu için pek beceremedim sanırım ama anlayışla karşılarsın umarım.
İyi ki doğdun, iyi ki varsın diyorum, seni seviyorum ve öpüyorum.